Bunu Hiç Unutma

This You Must Remember

diaspora yazıları

2022-12-14



İstanbul’da sessiz sedasız bir sergi gerçekleşiyor: Bunu Hiç Unutma.

Unutulması mümkün olmayan acıların yaşandığı bir ülkeden, Abhazya’dan. 14 Aralık 1992 Lata Trajedisi’nin 30. yıldönümüne denk gelen sergi savaşa karşı bir çağrı niteliğinde.

Bunu Hiç Unutma dört eserden oluşuyor.

İlk eser, Anton Ochirov’un Ağaçların Görmesi (2022) kaide üstünde pleksiye işlenmiş şiir çalışmalarından oluşuyor. Ochirov’un şiirleri, Sohum ve Gudauta’ya ek olarak Mariupol, Kabil, Hankendi/Stepanakert, Ramallah ve İstanbul’dan da sesleniyor.

İkinci eser, etkinliğe de ismini veren, Rob Godman’ın ses tasarımı ile Sam Jury’nin çok kanallı video yerleştirmesi: Bunu Hiç Unutma (2022).

Üçüncü ve dördüncü eserler Sam Jury’nin Abhazya’da Bir Kamera (2022) ve Karadeniz (2022) adını verdiği video çekimleri.

Serginin küratörü SKLAD Kültür Merkezi (Abhazya) kurucularından Asida Butba.

Sam Jury, 2017 yılında SKLAD Kültür Merkezi’nin düzenlediği misafir sanatçı programıyla Abhazya’ya geliyor. Misafir sanatçı programının teması, 1992’de Gürcistan askeri birliklerinin Abhazya Ulusal Arşivi’ni imha etmesi hakkında Thomas De Waal’in kaleme aldığı “Abkhazia’s Archive: Fire of War, Ashes of History” makalesinden esinlenilerek “arşivler” olarak belirlenmiş.

Bundan sonra sözü Asida Butba’ya bırakalım:

Jury başlarda ortak deneyimlenmiş bir olay hakkında yerel hikayeleri toplayarak Abhazya’da bir topluluk duygusu yaratma niyetindeydi. İnsanlarla konuştukça, sohbetin hep bir şekilde savaşa geldiğini fark etti. Karşı koymak yerine, bu durumu benimsedi. Bu konu görmez gelinemeyecek kadar mühimdi.

Konuya nereden yaklaşacağını bulmak adına Jury, görüştüğü kişilere savaş başlamadan önceki günü hatırlayıp hatırlamadıklarını sordu ancak kimse hatırlayamıyordu. Daha sonra görüşmecilerine kırılma noktasını hatırlayıp hatırlamadıklarını sorduğunda Kendini sanki daha dün yaşanmış gibi son derece net ve canlı bir biçimde betimledikleri anılarını dinlerken buldu. Jury görüşmecilerden anılarının en küçük fiziksel ya da duygusal detayına dek anlatmalarını isteyerek odaklarını bedensel hafızalarına yönlendirdi. Sonrasında bu anılar hem filminin görsel kılavuzunu oluşturdu hem de ilerde savaşın başlangıcı olarak anılacak olan o ilk anlarda hissedilen kaygı ve oryantasyon bozukluğunun oldukça ayrıntılı ve keskin bir tasvirini yapmış oldu. Bunu Hiç Unutma‘da insanlar gördükleri ya da duydukları şeyleri zar zor anlamlandırabildikleri bir haldeyken bir anda yabancılaştıkları ve gerçeküstü buldukları bir gerçeği/gerçeklik anını anlatıyor. Film boyunca tekrar eden tema her şey feci bir şekilde alt üst olurken yorum yapmanın imkânsızlığı. O andan sonra asıl önem atfedilen şey içgüdülerimiz.

Filmin başlarında, aşina olduğu eski bir albümden fotoğrafları gösteren kadın bir anlatıcı var. 1950’lerde çekilmiş siyah beyaz fotoğraflarda zamanın örnek tatil beldelerinden birinin bozulmamış manzaralarını görüyoruz. Stalin İmparatorluğu’nun beyaz binaları ve etkileyici merdivenleriyle tezat oluşturan yemyeşil tropikal bir bitki örtüsü görüyoruz. Yine de anlatıcı, eskiden ihtişamlı yerler olan bu mekânların şu anki durumundan belki biraz da utanarak, savaşla yerle bir olmuş şehrin çirkinliğinden bahsediyor. Çatışma sonrası deneyimlenen “yavaş şiddetin” şehirlerin göresel estetiği üzerindeki etkisi savaşın kendisinden daha sertmiş gibi gözüküyor. Günümüzde Sovyet altyapısından arda kalanlar akıl almaz ölçeklerde kentsel eserler ortaya koyabilecek bir sistemin parçası gibi gözükürken çağlar öncesinden kalmış kocaman dinozor iskeletlerine benziyor.


Bunu Hiç Unutma 8 Kasım-7 Ocak 2022’de Depo İstanbul‘da izlenebilir.

Depo İstanbul
Lüleci Hendek Caddesi No.12
Tophane 34425 İstanbul

Ziyaret saatleri: 11:00 – 19:00 (Pazar ve Pazartesi hariç her gün)