Abhazya'da Neler Oluyor?
Abhazya'nın Yeni Sınavı

Behice Bağ


Abhazya'nın Yeni Sınavı


Rusya ile yatırım anlaşmasının imzalanmasının son anda iptal edilmesi, bu sebeple Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın istifaya zorlanması, erken seçim kararı alınması, Rusya’nın olumsuz tepkileri, diğer yandan öncelikle kripto para üretiminden kaynaklanan çözülemeyen bir enerji krizi ve bu sorunların gölgesinde Abhazya halkının yeni seçimlere hazırlanıyor olması, Abhazya’nın gücü mü sınanıyor, halk yine çetin bir sınav mı veriyor düşüncesini akla getiriyor.

15 Şubat’ta yapılacak erken seçim ile yeni cumhurbaşkanını seçecek olan Abhazya Cumhuriyeti’nde, önemli bir gelişme olarak ilk defa, seçilecek kişinin kim olduğundan dah çok toplumun yapısını ve siyasetin kurallarını yeniden düzenleyecek kanuni düzenlemeler yapılmasının önemli olduğunu geniş kitleler yüksek sesle dile getirmeye başladı.

Biliyoruz ki Abhazya bugünlere çok zor şartlarda geldi. Şöyle bir bakalım: Yüzlerce yıl süren kayıplar kırımlar ve sürgün nedeniyle bozulan demografik yapı, sürülen insanların yerine başka halkların yerleştirilmesi. Sovyetler Birliği yılları, önce bağımsız devlet yapısı, tam biraz rahatlıyor muyuz derken Stalin’li, Beria’lı yıllar, devlet yapısının özerkliğe düşürülmesi, Abhazya lideri, halkının sevgilisi Nestor Lakoba’nın zehirlenerek öldürülmesi. Gürcüleştirme politikaları ve buna paralel artan baskı ve aydın kıyımı, binlerce Abhazya aydını ve bilim insanının idam ve sürgün yoluyla yok edilmesi…

Bunların hepsi 150 yılda gerçekleşti. Küçük bir ülke için, birkaç yüz bin nüfuslu bir halk için, adeta toplumun kişiliğini ve hafızasını silmeye yönelik diyebileceğimiz, olağanüstü acı ve ıstırap verici bir durum maalesef.

Sonunda nihayet Abhazya bağımsızlığına kavuştu. Ama bu sefer de iktidar mücadeleleri başladı. Bu durum diğerlerinden daha acı ve düşündürücü aslında.

Bugünkü sorunların temeli

Bugün Abhazya’nın halledilmesi gereken çok sayıda sorunu var.

Bunların başında halk arasında Abhazya’nın geleceğini, var olma durumunu etkileyecek bir kriz olarak değerlendirilen, kısaca “Apartman Yasası” ya da “Rus Yatırım Anlaşması” olarak bilinen “Rusya Federasyonu Hükümeti ile Abhazya Cumhuriyeti Hükümeti arasında Abhazya Cumhuriyeti topraklarında yatırım projelerinin Rus tüzel kişileri tarafından uygulanmasına ilişkin Anlaşma”nın Abhaz tarafınca imzalanıp imzalanmamasıydı. Abhaz iktidar yetkilileri, anlaşmanın cumhuriyet ekonomisine yatırım çekmeyi amaçladığına dair güvence verse de halkın büyük çoğunluğu bu anlaşmanın iktidar yanlıları lehine ekonomik kazanımlar uğruna Abhazya topraklarının geri dönülmez bir şekilde Rusya’ya teslimiyeti ve Rus yatırımcısına Abhaz iş insanına verilmeyen ayrıcalıklar verilerek kalıcı ekonomik çıkarlar sağlanacağı endişesi taşıyordu. 30 Ekim'de Abhazya Ekonomi Bakanı’nın anlaşmayı Moskova'da imzalaması, imzanın parlamentonun onayı olmadan Abhazya yasalarını ihlal ederek yapıldığını belirterek muhalefet tarafından eleştirilirken, ardından 1 Kasım’da, Abhaz parlamentosu milletvekilleri, anlaşmanın "çok işlevli kompleksler" hakkındaki bölümünü kabul etti ve yatırım anlaşmasının tamamını imzalamak üzere 15 Kasım’da toplanma kararı aldı. Bu gelişmeler üzerine sokağa inmeye hazırlanan halk kitleleri için, anlaşmaya karşı çıkan beş vatandaşın, Abhaz parlamentosunun bir üyesine saldırdıkları gerekçesiyle gözaltına alınması bardağı taşıran son damla oldu. 11 Kasım gecesi protestolar başladı. 12 Kasım sabahı göstericiler Suhum'a giden üç ana yolu kapatarak Gumista, ve Kodori köprülerini kapattılar. Devlet Güvenlik Teşkilatı binasına girmeye çalıştılar. 12 Kasım akşamına doğru, gözaltına alınanların tamamı serbest bırakıldı ve ana yollar açıldı, başkentteki durum bir süreliğine istikrara kavuştu. Protestoların devam etmesi üzerine 15 Kasım’da yapılacak parlamento oturumu iptal edildi. 19 Kasım’a kadar aralıksız devam eden gösteriler sonunda 19 Kasım’da Cumhurbaşkanı Aslan Bjania ve Başbakan Aleksander Ankvab istifa ettiler. Vekaleten Başkan Yardımcısı Badra Gunba Devlet Başkanlığı koltuğuna oturdu. 3 Aralık’ta da parlamento olağanüstü toplanarak Rusya ile imzalanacak yatırım anlaşmasını reddetti.

Abhazya’nın bugün yaşadığı diğer önemli bir sorun da Abhazyalıların her alanda günlük yaşamını etkileyen elektrik kesintileri, yani enerji yetersizliği oldu. Bir süredir Abhazya’da halka günde sadece dört saat elektrik veriliyor. Çünkü elektrik tüketimi, üretimin çok üzerine çıktı maalesef. Kışın ısınma ihtiyacını elektrik sobalarıyla sağlayan Abhazyalı çocuklar okullarda, aileler evde ve işyerlerinde hastalıkla mücadele ediyor, hastaneler ve iş yerlerinde hizmetler durma noktasında.

Burada Abhazya’nın elektrik kaynağına bakalım. Abhazya'nın ana elektrik kaynağı Gürcistan ile sınırı oluşturan İngur nehrinin üzerindeki hidroelektrik santralidir. İngur hidroelektrik santrali  Gürcistan ile Abhazya'nın tek ortak projesi. Rezervuar ve derivasyon tünelinin bir kısmı Gürcistan tarafında, tünelin diğer kısmı olan hidroelektrik santral binası ve dört diferansiyel hidroelektrik santrali ise Abhazya tarafında yer alıyor. 1992-93 savaşının sona ermesinin ardından Gürcü ve Abhaz tarafları arasında varılan centilmenlik anlaşmasına göre taraflar hidroelektrik santralini ortaklaşa yönetiyor ve üretilen elektriği paylaşıyor; bundan Abhaz tarafı yüzde 40, Gürcistan tarafı ise yüzde 60 pay alıyor.

Abhazya Cumhuriyeti’nin %40’lık payı, 2019 yılına kadar Abhazya için yeterliydi. Ancak son yıllarda yasadışı kripto para üretimi, birkaç yıl içinde elektrik tüketimini iki milyar megavattan üç milyar megavata çıkarıverdi ve Abhazya ciddi bir enerji krizine girdi. Yetkililer elektrik krizini anlatırken Ingur HES'teki su seviyesinin giderek azalmasını gerekçe gösteriyorlar. Bu tabii ki sebeplerden birisi ama Abhazya'yı bu duruma getiren ana sebebin kripto para madenciliği olduğunda tüm uzmanlar hemfikir. Abhaz yetkililerin kripto madencilikle mücadele için çeşitli yollar denediklerini biliyoruz. Buna rağmen yeni maden çiftlikleri açılmaya başlayınca, Eylül 2020'de kripto madenciliğe, yüklü elektrik faturaları ödenmesi karşılığında yasal olarak izin verildi. Ancak aynı yılın aralık ayında enerji kıtlığı nedeniyle yeni bir hükümet kararnamesiyle tekrar yasak getirildi ve buna ait ekipmanların Abhazya topraklarına ithalatı da geçici olarak sınırlandırıldı. Bu da yeterli olmayınca Nisan 2021'de, yasa dışı kripto para madenciliği faaliyetlerine ilişkin idari ve cezai sorumluluğu belirleyen kanunda değişiklikler yapıldı. Daha önce uygulanan kademeli para cezasına, 300 kW'ı aşan miktarda madencilik amacıyla elektrik tüketimi durumunda, ekipmanlara el konulacak ve bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası uygulanacak denildi. Bununla mücadele etmek için cumhuriyetin şehir ve ilçelerinin idareleri altında operasyon merkezleri oluşturuldu. Buna rağmen, ne yazık ki etkili dürüst ve objektif bir mücadele yapılmadığı için enerji tüketimi artarak devam etti.

Enerji açığı bir süre Rusya’nın elektrik yardımı ile kapatıldı ve Moskova artık elektriğin ücretli verilebileceğini söyledi. Bu bedel iki milyon doların üzerinde bir paraya karşılık geliyor ve Abhazya’nın bunu ödemesi mümkün olmadığı için elektrik alımı durduruldu.

Daha net anlaşılması için şöyle söyleyebiliriz; Günümüzde kripto maden çiftlikleri günde 350 ile 500 bin kwh arasında bir enerji harcıyorlar. Bu rakamın şu andaki enerji açığının yarısından fazlası (yaklaşık yüzde 60’ı) olduğu belirtiliyor. Burada enerji üretimini artırmak için başka seçenek var mı sorusu akla geliyor. Tabii ki var, Abhazya’nın süregelen tüm sorunlarında olduğu gibi bunda da savaş sonrasında hemen alınabilecek tedbirlerin eksikliğine dayandığını söyleyebiliriz. Örneğin, 1993’de savaşın sona ermesinden beri faaliyette olmayan, her biri 40 megawatta kadar kapasiteye sahip üç diferansiyel hidroelektrik santralin restorasyonu ile durum önemli ölçüde iyileştirilebilir.

Hükümet, bunların onarım masraflarını karşılayamayacağını, ancak bu istasyonları kiraya verebileceklerini söylüyor. Yasaya göre enerji sektöründeki herhangi bir kira sözleşmesinin, önceden parlamento tarafından onaylanması gerekiyor, bu da bir türlü onaylanmadığı için konu şimdilik tartışılıyor.

Bu arada bazı kaynaklarda İngur hidroelektrik santralinin Gürcistan tarafı yönetiminin, kiralama için karşı teklifte bulunduğu bilgisi var. Teklifleri, Abhazya'ya tüm elektrik üretiminin yüzde 50'sinin verilmesi, hatta mevcut yüzde 40'lık payın artırılması yönünde.

Parlamento eylemleriyle eş zamanlı olarak yaşanan enerji krizi Abhazya halkının gündeminde hala güncelliğini korurken, Rusya’nın beklenen yaptırımları da yavaş yavaş gerçekleşmeye başladı. Kasım ayından bu yana, Rusya Federasyonu'ndan gelen fonlar tamamen askıya alındı, bu da emekli ve kamu çalışanlarının ortak ödenen maaşlarını ve Rusya'dan gelen enerji arzının devamını tehdit eden bir durum yaratıyor.

Abhazya halkının yaşadığı sorunlara tek tek olaylar olarak değil de temelden bakacak olursak; yukarıda “Yıl 1993, sonunda nihayet Abhazya bağımsızlığına kavuştu. Ama bu sefer de iktidar mücadeleleri başladı. Bu durum diğerlerinden daha acı ve düşündürücü aslında….” dediğimiz noktaya dönmemiz lazım. Tüm bu olayların tohumu bozulan demografik yapıyla atıldı aslında. Bu birinci ve temel etkendi. Daha sonraki en önemli etken ise, sorunlu oluşturulan devlet yapısıydı. Yani, kurtuluş mükemmeldi, ama kuruluş sorunlu oldu.

Konuyu samimi eş dost arasında hep dile getirdik. Ama toplantılarda ya hiç konuşmadık ya kısaca geçiştirdik ya da birbirimizi alkışlayarak bitirdik konuşmamızı. Ama bunu tartışmamızın zamanı çoktan geldi. Yani vatanseverliğimizi ortaya koyup artık kral çıplak dememiz gerekiyor.

Kurtuluşu gerçekleştiren lider kadronun daha doğrusu ulusal lider Ardzınba’nın önünde iki seçenek vardı; ya rol model olarak Rusya’yı alacak, onların yolundan yürüyecek, ya da Batı tipi bir demokrasi seçecek orada yürümeye çalışacaktı. Birincisi tanıdık ve kolaydı, ikincisi zordu ve zahmetliydi. Çünkü zaten Batı dünyasından tecrit edilmiş durumdaydılar. Onlar da kolay ve zahmetsiz olanı seçtiler. Böylelikle Rusya’daki yapısal hastalıkları da yani otoriter yönetim modeli, adaletsizlik ve korkunç gelir eşitsizliğini de almış oldular. Ayrıca şunu da belirtmekte özellikle fayda var: Ardzınba’nın çevresindeki rant peşinde koşan gruplar da tam böyle bir model için bastırıyorlardı. Sonunda onların istedikleri oldu. Kısa sürede Abhazya’da Rusya’dakine benzer küçük oligarklar ortaya çıktı. Bunun sonucunda da devlet otoritesini hiçe sayan mafya örgütlenmeleri ve klan ailelere bağlı bir çeşit derebeylikler oluştu.

Ben tam da bu noktada, bu konularda çok kafa yormuş, yazılar yazmış, hayatını Abhazya’nın daha iyi ve güzele gitmesine adamış, o geçiş günlerini bizzat Ardzınba’nın yanında yaşayıp şahit olmuş, şimdi aramızda olmayan değerli arkadaşımız ve aydınımız Sezai Babakuş’un 2014 yılındaki bir yazısından alıntı yapmak istiyorum.

Gürcistan saldırısının ve özgürlük- bağımsızlık ülküsünün birleştirdiği Abhazya halkı son süreçlerde ayrışmaya ve kamplaşmaya başladı, ilk ciddi dalgalanma 2003 yılında yaşandı. Yönetim zaaflarının, demokrasi- hukuk eksiklerinin yanı sıra, o zamanlar için tek kaynak olan sabit değerlerin (arazilerin, binaların, otellerin ve diğer turistik tesislerin, tarım çiftliklerinin ve diğer küçük sanayi işletmelerinin) paylaşımından hoşnut olmayan muhalefet, başkanlık seçiminde kendi adayını çıkardı ve sert geçen seçim sürecinde de kazandı. Abhazya bugüne kadar o seçimi kazanan blok tarafından yönetildi, iktidarı kaybedenler ise muhalefette kaldı. Özellikle 2008’den sonra Rusya’dan gelen hibeler (ki 6 yılda 1 milyar dolar civarında olduğu söyleniyor) ve başta turizm olmak üzere artan nakit girişi, yeni bir paylaşım savaşını ortaya çıkardı.
Abhazya’da iki kademeli paylaşım sıkıntısı vardır. İlki, emeğiyle geçinen geniş halk kitleleriyle tepedeki elit azınlığın arasındaki gelir dağılımı adaletsizliğinden, ikincisi, elitin kendi içindeki paylaşım rekabetinden kaynaklanır.

Sezai, 2014 yılındaki parlamentonun işgaliyle ilgili aynı yazıda şunları söylüyor:

Bugün patlak veren olaylar, çok düşük gelirle geçim sağlamaya çalışanların başkaldırısı değildir; bu tepedeki elitin kendi içindeki bir paylaşım kavgasıdır. (…) Bu kavga kaba bir hesapla birkaç bin kişi arasındadır. Bugünün muhalefet liderleri, on yıl önce bugünün iktidar liderleri tarafından aynı söylemlerle alaşağı edilmişti.
Abhazya’nın içinde bulunduğu ekonomik sistemin (ya da sistemsizliğin) asıl mağduru olan geniş halk kitleleri, henüz öfkelerini dışa vurmuyorlar. Bunca mücadele, bunca savaş ne içindi?” sorusunun ağırlığı altında gelişmeleri kaygıyla izliyorlar. Elbet bu sabrın ve sessizliğin bir sınırı var.

Sezai’nin bu yazdıklarına katılmamak mümkün değil. Burada hepimizin aklına ister istemez şu sorular geliyor: Acaba tarih yine kendini mi tekrarlıyor, yoksa biraz olsun ders aldık mı? Tepedekilerin rant savaşının sınırına mı geldik? Artık sessiz çoğunluk yeter gayri mi diyor?

Kimi işaretler bunu gösteriyor. Ama henüz emin değiliz. Çünkü elit gruplar çok güçlü ve örgütlü. Ellerindeki iktidarı kaybetmemek için her şeyi göze alabilirler. Arkalarında Rusya’daki işbirlikçileri var.

Ama artık şundan eminiz ki Abhazya bir yol ayrımında. Ya bağımsız, insan haklarına, hukuka saygılı, özgürlükçü, sosyal adaleti önceleyen demokratik ve barış içinde bir devlet olmayı seçecek (bu da hiç kimseyi, hiçbir bir etnik kimliği dışlamadan, ülkeyi ortak akıl ve sağduyu ile yönetmekten geçiyor) ya da şimdi olduğu gibi gidebildiği kadar düşe kalka gidecek. Bunu da hiçbirimiz istemeyiz kuşkusuz.

Bu konularda diasporaya düşen görevler de olacak tabii. Bu yazının konusu değil, ama bunlar da şüphesiz ortak bir aklın ürünü olmalı.

Abhazya’nın değişmez kahramanları: Kadınlar

Savaşı takip eden uzun yıllar boyunca, o tarihlerde Gürcistan’ın da üyesi olduğu Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) tarafından 1996 yılından itibaren Abhazya’ya ağır bir ambargo uygulanmaya başlandı.

Kara sınırları kapatıldı, denizden abluka uygulandı. Mandalina, fındık gibi en önemli tarım ürünlerinin ihracı ya engellendi, ya da kısıtlandı, ilaçlara varıncaya kadar dışarıdan gelen tüm insani ihtiyaç malzemelerinin girişi engellendi. Abhazya adeta bir açık hava hapishanesine çevrilmek istendi.

Ben Abhazya’da yaşarken dost olduğum, gençlik yıllarında savaş dönemini yaşayan iki yaşlı kız kardeşle sohbet ediyorduk, o ambargo günlerini anlatırken şöyle demişlerdi: “Herkes savaş bitti diyordu ama bizim savaşımız aslında yeni başlamıştı. Sıcak savaş bittiğinde, ölenler şehit oldu, kalanlar her türlü yaralıydı. Biz kadınların savaşı o zaman yeni başlamıştı, hâlâ da devam ediyor…” Bu sözler her şeyin özeti gibi diye düşünürüm hep.

Tüm bu akıl almaz baskılarla Abhaz halkına boyun eğdirileceği ve bağımsızlık iradesinin kırılacağı zannedildi. Ama zaman, bu hesabı yapanların yanıldığını ortaya çıkardı. 2006 yılından itibaren BDT üyesi Rusya Federasyonu, daha önce kısmen gevşettiği ambargoyu gelişen siyasi duruma da uygun olarak fiilen adım adım kaldırdı.

Abhazya yavaş yavaş kendine gelmeye çalışırken, Gürcistan’ın 2008 yılında Güney Osetya’ya saldırması ile birlikte başlayan savaş, Abhazya’yı da hedef alan açıklamalarla yayılma eğilimi gösterdi. Rusya Federasyonu’nun, Gürcistan’ın askeri saldırısına yanıtı sert oldu ve 5 gün içinde savaş Rusya Federasyonu birliklerinin zaferi ile sonlandı. Bu savaşın sonucunda sadece Güney Osetya’daki Gürcü işgal birlikleri değil, Abhazya Kodor Vadisi’ndeki son Gürcistan askeri varlığı da temizlenmiş oldu. 26 Ağustos 2008’de Rusya Federasyonu Abhazya ile G. Osetya’nın bağımsızlığını tanıdığını tüm dünyaya açıkladı. Ardından Abhazya ve Rusya arasında stratejik işbirliğinin temellerini atan birçok askeri ve mali anlaşma imzalandı. Böylece ülkedeki güvenlik ve istikrar kaygıları büyük ölçüde giderilmiş oldu.

Rusya Federasyonu’nun ardından BM üyesi devletlerden 5 Eylül 2008’de Nikaragua, 10 Eylül 2009’da Venezüella, 15 Aralık 2009’da Nauru, 29 Nisan 2010’da Vanuatu, 29 Eylül 2011’de Tuvalu ve en son 29 Mayıs 2018'de Suriye Abhazya’yı resmen tanıdığını açıkladı. Bu gelişmelerde Abhazya’nın haklılığını dışarıda anlatabileceği tek sesi olan sivil toplum örgütlerinin de payı büyüktür kuşkusuz.

Dünyaya Abhazya’nın Haklılığını Anlatan Tek Sesi STK’lar

Abhazya’da kendilerini sivil toplum olarak adlandıran ve gerçekten de böyle olmaya çalışan kuruluşlar var. Böyle tanımlıyorum çünkü bu örgütlerin çalışma olanakları, alanları hem çok sınırlı hem de özellikle uluslararası deneyimden yoksunlar ve sürekli gözaltındalar, baskı altındalar. Buna rağmen Abhazya’nın dışarıda sesini duyurabilen neredeyse tek yapısı olmaları sebebiyle çok önemli bir misyona sahipler. Bilindiği gibi sivil toplum kuruluşlarının çıkış yeri Batı, daha doğrusu Batı Avrupa kaynaklı. SSCB ve onun devamı olan ülkelerde böyle bir geçmiş ve hafıza yok. Abhazya’daki sivil toplum kuruluşları da gördüğümüz kadarıyla daha çok Avrupa’daki benzeri kuruluşlarla ve Rusya’daki kimi bağlantılarıyla proje bazında çalışıyor, demografik yapı, ekoloji, etnik kimlikler, demokratik açılımlar, barış, savaş travması, ekonomik ve mesleki sorunlar gibi konularda çalışmalar yapıyorlar. İktidarın ise Rusya’da olduğu gibi burada da onları yabancı ajan gibi görmeye eğilimi ve baskıcı tutumu oluyor zaman zaman. Bunun bir örneği olarak, en son Rusya’da kabul edilen etki ajanlığı yasası Abhazya’da da gündeme geldi. STK üyelerinin çalıştıkları partnerler sorgulandı, yurt dışına çıkma yasağı getirilmeye, banka hesaplarına el konulmaya, farklı baskı metotları uygulanmaya çalışıldı. Neredeyse tüm STK’ların direnişi ve mücadelesi ile karşılaşınca hükümet geri adım atmak zorunda kaldı ve durum, bunu dayatan dışişleri bakanının görevi bırakma sebeplerinden biri olarak gösterildi.

Bu tür örgütlerin en bilineni 93 savaşının hemen ardından kurulan İnsani Yardım Programları Merkezi (CHP) adındaki sivil dayanışma örgütüdür. Bizim de bir grup Türkiyeli Çerkes, Abaza aydın yurtseverin girişimleriyle kurulan Aydgılara Atsha kültür vakfımız ile dönem dönem ortak faaliyetler yürüttüğümüz başarılı bir aydın inisiyatifidir. Ayrıca Abhazya’da birkaç kişinin kişisel çabalarıyla oluşturduğu başarılı yardım kuruluşları da vardır. Bunların en bilineni, adı Abazaca yardımlaşma, ortaklaşma anlamına gelen Kiaraz’dır. Kiaraz bildiğim kadarıyla Anadolu’da da imece sözcüğüne karşılık geliyor. Kaffed ve Kiaraz’ın ortak çalışmalar gerçekleştirdiklerini bilgi notu olarak söylemek isterim.

Bütün bunların dışında Abhazya'da siyasi çalışmalar yapan, daha çok demokrasi ve katılımcılığı savunan, çevreyi korumayı amaçlayan ve bu doğrultuda uğraşan sivil toplum kuruluşları da var. Daha çok gençlerin oluşturduğu bu gruplar gelecek için umut vaat ediyorlar. Ama bunlar da kısıtlama ve baskı atındalar.

Burada şunu da eklemesem eksiklik olur. Bu saydığım ve isimlerini burada saymadığımız yardım amaçlı oluşan ve maddi bir çıkar gözetmeyen bu sivil toplum kuruluşlarının ve vakıfların yöneticileri ve aktif çalışanları büyük çoğunlukla kadınlardır. Kadınlar Abhazya’da hayatın her alanında varlar. Ancak temsiliyetlerinin en zayıf olduğu alan da yine siyasettir.

Seçimler 15 Şubat 2025 Cumartesi günü yapılacak

Yukarıda bahsettiğimiz nedenler başta olmak üzere son iktidar döneminde ortaya çıkan sorunlar sonucunda halk inisiyatifleri ve muhalefet bloğu tarafından istifaya zorlanan Cumhurbaşkanı Bjania’nın görevden ayrılmasının ardından önümüzde, Abhazya’nın yeni cumhurbaşkanını belirleyeceği 15 Şubat Cumartesi günü yapılacak seçimler var.

Abhazya Merkezi Seçim Kurulu’nun bildirdiğine göre kesinleşen Cumhurbaşkanı adayları ve yardımcılarının isimleri şöyle:

  • ADGUR ARDZINBA - Alkhas Djinjal
  • ADGUR KHURKHUMAL - Tengiz Kutelia
  • BADRA GUNBA - Beslan Bigvava
  • OLEG BARTSİTS - Adgur Kakoba
  • ROBERT ARŞBA - Davut Agrba

Bu seçimlerin diğerlerinden öne çıkan farklı tarafı bence, stk lar, halk ve toplum önderlerinin ilk defa bu kadar kararlı ve yüksek sesle, daha eşitlikçi, demokratik, insan haklarının ve hukuk kurallarının geçerli olduğu bir yapı hedeflenmedikçe seçimlerin ve seçilen kişinin bir şey değiştirmeyeceğini söylemeleridir.

Abhazya Merkezi Seçim Kurulu, Türkiye diasporasında seçim sandığı açılması ile ilgili yapılan başvuruları nihayet dikkate aldığını ve güncel vatandaşlık belgesini gösteren seçmenlerin Adapazarı’nda kurulacak bir sandıkta oy kullanabileceklerini bildirdi. Şimdi diaspora üyeleri hep birlikte demokratik haklarını kullanmak için sandık başına gidecekleri günü bekliyorlar. Bu seçimlerin Abhazya halkı için hayırlı olmasını, Abhazyamızın demokratik hukuk devletine evrildiği bir dönüm noktası oluşturmasını diliyoruz. Abhazya’da sadece seçimlerin çözüm olmadığını, arka planda devlet yapısında değişiklik yapacak kanun düzenlemelerine ihtiyaç olduğu bilincinin öne çıkması, Türkiye’de Abhazya halkının güncel sorunlarına olan sağduyulu yaklaşım ve oy verme isteğinde ısrar edilmesi gibi umut verici gelişmeler umarım tüm argümanlarıyla birlikte artarak gelişir ve gerçekleşir, Abhazya için daha aydınlık umut verici günlere başlangıç olur diyelim.